Ergun BABAHAN Jabiroo için şarap kültürünü yazdı.

‘‘Akdeniz halkları üzüm ve zeytin yetiştiriciliğini öğrendiğinde barbarlıktan kurtulmaya başladı…’’ Thucydides

Şarap uygarlıktır, tıpkı zeytin gibi. Çünkü her yıl yeni bir yerde ekip sezon sonunda ürün alacağınız buğdayın aksine bağ, bizi olduğumuz yere bağlar. Küçük bir ürün almak için bile 4-5 yıl ürün beklemeniz gerekir. Yerleşik hayat ise uygarlığın ön koşuludur. Bağ, küçük bir bebek gibi sizden yıl boyu ilgi bekler. Budamanız, fazla ürünü toplamanız, sürekli tadıp olgunluğunu izlemeniz gerekir. Üzüm, emektir… Patrick McGovern, Antik Şarap adlı kitabında şarabın bugünkü Gürcistan bölgesinde ortaya çıkıp oradan Mezopotamya ve Anadolu’ya yayıldığını savunur. Yani Türkiye şarabın ilk ortaya çıktığı coğrafyadır.

Ancak şarap kültürüne en büyük katkıyı Romalılar yapmıştır. Bugün keyifle içtiğimiz İtalyan şaraplarının kökeni binlerce yıl öncesine dayanıyor aslında. Romalılar işgalle büyüdükçe, gittikleri yerlere şarap kültürünü de götürmüş, bu bölgelerde Roma şaraplarıyla yarışır kalitede şarap üretimi gerçekleştirilmiştir. Bu dönem sadece şarap çeşidi ve üretiminde değil, fıçı, cam şişe gibi depolama ve taşımada kolaylık sağlayan ürünlerin ortaya çıkmasına da tanıklık etmiştir.

İncil’de sık sık karşımıza çıkar şarap ve İsa’nın son yemeğinde ekmeğe eşlik eder. Uygarlık, inanç eşliğinde yoluna devam eder. Bugün Fransa’dan Amerika’ya, Çin’den Güney Afrika’ya, Türkiye’den Yeni Zelanda’ya kadar dünyanın her yerinde üretilen ve sofistike bir zevki temsil eden bir ürün şarap. Değerinizin şarap bilgi ve zevkinizle ölçüldüğü yerlerin sayısı giderek artıyor.

Üzüm ve şarap çeşitleri arttıkça, şarabı takip etmek de zorlaşıyor aslında. Fransız şarabını bilmeniz yetmiyor; Bordeaux, Bergerac, Cotes du Rhone veya Languedoc bölgesinden olup olmadığını bilmeniz gerekiyor. Bu yetmezmiş gibi, Bordeaux’un Bordeux Superior, Cotes de Bordeaux, Pomerol ve St. Emillion ve Medoc alt bölgelerini ve özelliklerini takip etmeniz isteniyor.

Şarap uzmanlığı, tıp eğitimi gibi, sonu gelmeyen bir eğitim ve kendini geliştirme süreci yani. Öğrenmenin de iki yolu var; içmek ve gezip görmek. İçmek kısmı kolay olsa da eğitimini almadan içmek, işin uzmanının olduğu masalarda sıkıntı yaratabiliyor. O yüzden şarap merakınız varsa, en az bir veya iki kurs almanızı tavsiye ederim. En güzel kısmı ise gezmek ve yerinde içmek.

Hayat bana fırsat verdi ve Kaliforniya’dan Güney Afrika’ya, İspanya’dan Fransa’ya bir çok bağı ziyaret edip şaraplarını tadma fırsatı buldum. Şarabı üretildiği bağda içmenin tadı bir başka elbette. Güney Afrika’da birbirinden güzel restoranların yer aldığı dev bağlarda, birbirinden lezzetli şarapları, yine usta şeflerin elinden çıkma leziz yemekler eşliğinde içme şansınız var.

O kadar uzun yola gitmem diyorsanız, Avrupa’nın bağ otellerini deneyebilirsiniz. İspanya’da Rijoa bölgesinin ardından Portekiz’in Alentejo bölgesindeki Land bağlarını ziyaret etme fırsatı buldum. Brezilya’nın ödüllü mimarı Marcio Kogan’ın imzasını taşıyan mükemmel bir otel dikmişler bağların ortasına. Masmavi bir gökyüzü ve göz alabildiğine düzlük bir bölgede yer alıyor. L'AND Vineyards minimalist anlayışla dizayn edilmiş birbirinden güzel odalarıyla size kentin yıpratıcı karmaşasından uzaklaşma fırsatı veriyor. Portekiz genelde ucuz bir ülke, bağ otelleri de dünyadaki bağlarına kıyaslandığında rakip tanımıyor.

L'AND Vineyards, oteli kadar şarabıyla da öne çıkıyor ama menüsünde Portekiz ve dünyanın dört bir yanından şaraba yer veriyor. Bu şarapları, Michellin yıldızı almaya aday restoranındaki birbirinden güzel yemekler eşliğinde içebiliyorsunuz. THY’nin haftanın her günü uçtuğu Lizbon’dan kiralayacağınız bir arabayla 1 saat 15 dakikalık mesafede Alentejo bölgesi. Farklı bir şarabı ve güzel bir coğrafyayı keşfetmek için güzel bir fırsat.