Bazı yerler vardır, hayranlık dolu bakışlarla saatlerce seyretmek isteriz. Düşüncelerimizin bizi yalnız bıraktığı, mutluluğun her daim süreceğini hissettiğimiz bu yerleri keşfetmek, insanoğlu için farklı dünyaya açılan bir kapı olma özelliği taşıyor. İşte Likya’da bu enfes yerlerden biri benim gözümde. Dantel gibi kıvrılan denizi, Türkiye’nin en önemli yürüyüş yollarından birine ev sahipliği yapması; sütun gibi ağaçları ve önemli medeniyetlerin merkezi olmasıyla ön plana çıkan Likya, bütün güzelliklerini ziyaretçilerine sunuyor.

Likya’ya tatile gittiğinize yapabileceğiniz etkinlik sayısı hiç de az eğil. İlk sırada ise kesinlikle tarihi Likya Yolu alıyor. Bahar ve yaz aylarında birçok insanın hayalini süsleyen Likya Yolu, tam 509 kilometre uzunluğunda. Yol boyunca masmavi deniz, dik uçurumlar, gür ormanlar ve tarihi kalıntılar görmek mümkün. Her yıl binlerce turist sırf Likya Yolu’nda yürümek için ülkemize geliyor. Bu yol üzerindeki Gelidonya Feneri, 2007 yılının en güzel ve en estetik manzarası olarak seçilmişti.

Unutulmuş bir Likya kenti olan Sura, iki küçük tepesi ve etrafa saçılmış lahitleriyle sizi geçmişe götürmek için bekliyor. Sura’da bulunan kahin balıklar ise, ilginç özellikleriyle ön plana çıkıyor. Balığa bakarak kehanette bulunma ili ilgili olarak Pilinius’a göre, eğer balıklar kendilerine atılan eti yerse bu kehanetin yapıldığı kişi için iyi, kuyruklarıyla geri çevirirlerse kötü anlama geliyormuş. Kehanette bulunmak için ilginç yöntemlerden biri.

Fethiye’den tekneye binerek mavi tura çıkmayı düşünüyorsunuz kesinlikle fotoğraf makinenizi yanınıza alın. Bakir koylar, masmavi cam gibi bir deniz ve olabildiğince yeşilin çevrelediği Fethiye koyları, insana unutulma bir deneyim yaşatıyor. Mavi turu çıkınca denize girmeden de olmaz, kendinizi Akdeniz’in sularına bırakmayı unutmayın.

Buz gibi suların içinden geçerek dolaştığınız Saklıkent, 15 kilometrelik alana yayılmış saklı bir cennet. Burayı deniz ayakkabısı giyerek gezin, sularla her daim iç içe olacaksınız çünkü. Saklıkent ayrıca Tlos, Xantos ve Letoon antik kentlerine çok yakın. Sadece birkaç saatinizi alacak olan Saklıkent kanyon gezisi, herkes için değişik ve heyecanlı bir deneyim.

Apollon ve Artemis’in annesi, Likya’nın ulusal ana tanrıçası Leto adına kurulan Kumluova köyündeki Letoon’da antik döneme ait birçok tarihi kalıntıyı görmek mümkün. Fethiye’ye 69 km uzaklıkta bulunan Leto; geniş alana yayılan çeşme ve havuz kalıntıları bugün sular altında olsa da, Dorik tarzlı tapınağı, Tanrıça Leto'ya atfedilen İon tarzı tapınağıyla sizi tarihte geçmişe götürüyor.

Likya uygarlığının en büyük ve en önemli kenti olan Xanthos’un adı Likya tarihi ile bütünleşmiş gibi. Fethiye – Kaş yolu üstündeki Kınık köyünde yer alan, Likya uygarlığının en büyük ve en önemli kenti olan Xanthos; Pers, Bizans ve Helenistik dönemin izlerini taşıyor. 5.5 metre uzunluğundaki Harpy Anıtı’nın kuzey ve güney cephesinde yer alan kuş kanatlı, kadın başlı figürleri, ölülerin ruhlarını tanrılara taşıyan sirenleri simgeliyor. Bölgenin bir diğer dikkat çekici tarihi eseri, Helenistik ve Roma dönemlerinde kentin yerleşim merkezi olarak kullanılan agora ve doğusunda yer alan büyük bir Bizans bazilikasının temellerini aslan kabartmalarıyla süsleyen lahit kapağı kesinlikle görülmeye değer.

Fethiye ve çevresinin en ilgi çekici yerlerinden Kelebekler Vadisi, 1995 yılında 1. derece sit alanı olarak ilan edilerek koruma altına alınmış. Üzerinde her türlü yapılaşmanın yasaklandığı Kelebekler Vadisi, iki yüksek dağın çevrelediği dar uzun ve yeşilin her tonuyla kaplı eşsiz bir vadi. Yaklaşık 80 farklı kelebek türünü barındıran, Ölüdeniz plajına 8 kilometre uzaklıkta bulunan Vadi, sunduğu doğal güzelliklerine hayran olunacak bir kanyon aslında. Beyaz çakıl taşlarıyla kaplı olan kumsalı, kayalarla bir zıtlık oluşturuyor. 60 metre yükseklikten akan şelaleleri ile kanyonun bu üçgen kısmı kanyon sporlarıyla uğraşmayı sevenler için eşsiz bir imkan yaratıyor.